4 Haziran 2015 Perşembe

Mezheplerin Doğuşuna Tesir Eden Sebepler






Sahabe devrinde daha ziyade anlayış farklarıyle, bir meseleye dair nasları bilmemekten neş'et eden ihtilaflar, ilk tabiûn devrinde muhit ve üstad farkları da eklenerek devam etmiş, son tabiûn ve müctehid imamlar zamanında ise ictihad usûl ve prensiplerine bağlı ihtilaflar ortaya çıkmıştır. Fakat müctehid imamlar devri de dahil olmak üzere henüz mezhepler teşekkül etmemiştir.8 Gerçi müctehid imamların talebeleri onların usûlünü tatbik ediyor, ictihadlarında onların reylerinden hareet ediyorlardı; fakat gerektiğinde usûl ve fürûda üstadlarına muhalefet etmekten de çekinmiyorlardı. İmam Ebu Yusuf, Muhammed ve Müzenî gibi zevatta bunun birçok örneği vardır.9 
Gerek Ebu Hanife ve Mâlik gibi üstad imamlar ve gerekse Ebu Yusuf, Muhammed, Şâfiî, İbn Hanbel gibi sonrakilerin, her fırsatta yekdiğeriyle temas ederek ilim ve rey alış-verişinde bulunmaları, bir yandan bugünki (ictimaî) mânada mezheplerin teessüs ve taassubuna mâni oluyor, diğer taraftan da metod ve bilgi farklarından meydana gelen ihtilafların azalmasını temin ediyordu.10 
Ancak aşağıda sıralayacağımız hâdiseler bu ilim, hürriyet ve müsamaha atmosferinin değişmesine, ictihadın yerini taklîdin almasına ve mezheplerin teşekkül etmesine yol açan başlıca âmiller olmuştur: 
1. Hulefâ-yı raşidin'den sonra hilâfet, ona lâyık olmayan câhil ve ehliyetsiz kişilerin eline geçmiş, bunlar da eksiklerini kapatmak ve zavâhiri kutarmak için âlimlerden istimdât eylemişlerdir. Başlangıçta Ebu Hanife, Mâlik, Ahmed b. Hanbel gibi zevât, kötüye âlet olmamak için bu halifeler tarafından teklif edilen vazifeleri kabul etmemişler, kendilerine yapılan ısrarlar zaman zaman işkencelere kadar vardığı halde bu tutumlarını değiştirmemişlerdir. 
İdarecilerin ilim ve din adamlarına karşı vâki talepleri ilmin itibarını artırmış, bunu gören sonraki nesil ilmi, bazı mevkilere erişebilmek için basamak yapmış, ulema matlûb iken tâlib durumuna düşmüştür. 
Halife ve emirler, çevrelerine topladıkları âlimleri münakaşalara sevketmiş, bu durum ardı arkası kesilmez cedellere yol açmış, hakkın ızharı yerine hasma galebe çalmak gaye haline gelmiştir. İşte bu hengâmede bilhassa Ebu Hanife ile Şâfiî arasındaki ihtilaflar araştırılmış, bu mevzularda eserler yazılmış, münakaşalar icra edilmiştir. 
2. Fetva vermekten çekinen eski âlimlerin yerini her köşede bir müfti almış, bunlar yekdiğerinin fetvasını nakzetmeye başlamış, imamlardan birinin re'yine istinat ve bunu taklid etmedikçe münakaşanın sona ermesi imkânsız hale gelmiştir. 
3. Kadıların -ekseriyetle- hak ve adâletten sapmaları halkın itimadını sarsmış, evvelce ifade edilmiş bir hükme dayanmıyan kadılara itimat edilememiştir. 
4. Câhillerin hüküm ve fetva vermeye kalkışmaları, bunun vahim neticelerinin önlenebilmesi için mutemet ve meşhur âlimlerin eser ve sözlerine istinadın terviç ve teşvik edilmesine yol açmıştır. 
5. İlmin çeşitli branşlarında ihtisas ve derinleşme, elde edilen malzemenin tedvin ve tasnifi... farklılıkları dondurmuştur.11 
Bunlar ve benzeri âmillerin tesiriyle Ebu Hanife, Mâlik, Şâfiî gibi zevat adına -bunlar istemediği ve hiçbir kimseyi kendilerini taklîde davet etmediği halde-12 mezhepler teşekkül etmiştir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder